Haz ve Korkularımızın Alışkanlıklarımıza Etkisi

Karadenizli kardeşimiz büfeden bir sigara ister. Paketi eline alınca bakar ki üzerinde “Sigara cinsel istekleri bitirir!” şeklinde bir uyarı yazısı var. Paketi hemen geri verir ve şunu söyler: “Sen bunu al, bana öldüreninden ver!” Bir anlamda cinsel isteklerinin bitmesindense “ölmeyi” tercih edebileceğini ifade etmiş olur. Sigara aynı sigaradır oysa… Sadece paketin üzerindeki “uyarı” farklıdır. Üzerinde “Sigara kanser riskini artırır. Sigara nefes darlığına, kalp krizlerine, ölümlere sebep olur!” uyarısı bulunan paketi diğerine tercih etmesinin sebebi, o anki duygu durumudur aslında. Kendisini motive eden, ona haz ve mutluluk veren ya da onu korkutan şey ne ise refleksini de tepkisini de cevabını ve isteğini de bu duygu durumu belirlemektedir. Ölüm onu, cinsel isteklerinin bitmesinden daha çok korkutuyormuş da diyebiliriz. Yahut cinsel istekleri, kendisini ölümden daha çok mutlu ediyormuş da diyebiliriz buna.

Ailelerin, çocukların, öğrencilerin, takımların, şirketlerin, kurumların, yöneticilerin -yani genel anlamda insanların- motivasyonlarına olumlu veya olumsuz anlamda etki eden aktörler ve faktörler vardır. Bunların bir kısmı motive olmak isteyenin bizzat kendisi ile alakalı, bir kısmı da çevresel etkilerle ilgilidir.

İnsanların davranışlarını, tutumlarını, bu konudaki ısrarlarını genel anlamda da motivasyonlarını doğrudan etkileyen temel unsurlar şunlardır:

  1. Haz (mutluluk)
  2. Korku (sıkıntı, endişe, kaygı)

Sizi harekete geçiren ya da harekete geçmenizi engelleyen ve erteleyen hususlardır bunlar.

Genel anlamda toplumsal kabul görmeyen hatta bazen sizin bile yapmaktan aslında çok hoşlanmadığınız bazı davranışlarda ısrarcı olmanızın altında haz ve korku vardır. Haz ve korku ile oluşan duygu durumunun sizi etkilemesi vardır.

Herhangi bir hedef için adım atmak ya da atacağınız adımları ertelemek, bir türlü başlayamamak, başlasanız bile sonunu getirememek bu iki temel duygu durumu ile doğrudan ilgilidir. Başarıya konsantre olabilmek hayatımızda var olan gerçekleri inkâr etmekle değil, bu gerçeklerle yüzleşmekle; olumsuzlukların bizi yönetmesi ile değil, bizim bütün olumsuzlukları ve var olan gerçeklerimizi yönetebilmemizle mümkündür.

İsterseniz motivasyonumuzu doğrudan etkileyen 2. faktör olan korkudan (endişe, kaygı, sıkıntı) başlayarak adım adım gidelim:

Bir miktar sıkıntı her zaman iyidir ve gereklidir de! Bu duygu durumu olmasa insanın kendini hedefine yöneltmesi, başarıya yoğunlaşması ve istediğini elde etmesi çok zor olur. Öğrenci, dersine çalışmadığında sınıfta kalacağı sıkıntısını hissedip ertelemelerini bırakır ve sabaha kadar çalışarak sınavdan geçmek ister. Çalıştığı projeyi zamanında yetiştiremediğinde amirlerine, patronlarına karşı mahcup olacağı ve belki de işi ile ilgili sıkıntılar yaşayabileceği endişesini taşıyan kişi de bu sıkıntı hissi ile işine motive olur. Oynayacağı maçı kazanamadığında şampiyonluğu kaybedeceğine, taraftarı hayal kırıklığına uğratacağına hatta belki de istediği transferin suya düşeceğine inanan sporcu bu kaygıyla daha çok çaba sarf etmek ve başarmak ister. Bu örnekleri her anlamda ve her alanda çoğaltabilirsiniz. Kendi motivasyonunuzu da bu faktör açısından değerlendirebilirsiniz.

Başka bir açıdan bakmamız gerekirse; toplumsal magandalıklar olarak örneklediğimiz davranışları sıklıkla ve rahatlıkla yapanları da etkileyen şey haz ve korkudur. Daha doğrusu, bu duyguların kişi üzerinde bıraktığı etkilerdir. Kendini onaylatma, öne geçme, “yukarı” çıkma gibi amaçlar uğruna bir şeyler yapmak niyetinde olan ve bunu magandalık yaparak sergileyen kişiyi bu davranışları mutlu mu etmektedir? Yoksa “kendini kabul ettirememek ve onaylatamamak” korkusuyla baş edemediğinden midir dersiniz?

Tüm bu örneklerde bahsettiğimiz sıkıntılar için asıl dikkat edilmesi gereken şey “bir miktar” kavramıdır. Yani kendimizi harekete geçirmek, motivasyonumuzu artırmak ve başarmak için gerekli olan kaygı, endişe veya sıkıntının miktarı ne olmalıdır? Herkesin kaçırdığı referans noktası işte budur! Buradaki “doz aşımı” (hayatı, hareketleri, başarabilme yetisini etkileyecek biçimde) bilinçaltımızda çeşitli endişe, kaygı, korku duvarları oluşturmakta; başarımızı imkânsız kılmakta ve enerjimizi negatif yönde bize harcatarak motivasyonumuzu olumsuz etkilemektedir.

Burada asıl yapılması gereken, duygularımızın tanımlamasını yapmak ve onları yerli yerine oturtabilmektir. Duygularının bilincinde ve farkında olan insanlar öz benlik sorunlarını daha kolay aşabilir. Önce kendisi sonra da ailesi, çevresi ve ülkesi için iyilik ve güzelliklerden haz ve mutluluk duyma aşamasına gelir. Bunu başarabilenler aynı zamanda yersiz korkularından da korunmuş ve kurtulmuş olur…

Bir Cevap Yazın

Yukarı Çık